Yaşam Öyküsü
Sanatsal Gelişmesinin Özeti
Davaları
Tartışmaları
         


Tartışmaları

  • Eski - Yeni Kavgası
  • Peyami Safa Kavgası
  • Kemal Ahmet Olayı
  • Burjuva Oldu Suçlamasına Karşı
  • "Sol" Geçinen Delikanlılara Karşı
  • Milliyetçi Suçlamasına Karşı


            BİR PROVOKATÖR ÜSTÜNDE
    HİCİV DENEMELERİ
                       "Sen ölmedin, seni öldürdüler zavallı kadın."
                                                                      T.F.
    Sen çıkmadın
    çıkardılar karşıma seni!
    Kıllı, kara elleriyle tutup enseni
    gövdeni yerden bir karış kaldırdılar,
    sonra birdenbire
    bırakıp yere
    seni pantolonumun paçasına saldırdılar.
    Bir düşün oğlum,
    bir düşün ey yetimi Safa
    bir düşün ki, son defa
                            anlıyabilesin :
    Sen bu kavgada
    bir nokta bile değil,
    bir küçük, eğri virgül,
    bir zavallı vesilesin!..
    Ben, kızabilir miyim sana?
    Sen de bilirsin ki, benim âdetim değildir
    bir posta tatarına
                      bir emir kuluna sövmek,
    efendisine kızıp
                    uşağını dövmek!.
    Sen de bilirsin ki, jurnal esnafı, senin gibiler
    tutulup kulaklarından birer birer
                                      teşhir edilirler..
    Ben, sadece söküp
                       bir fitnenin otuz iki dişini,
    ve Babıâli kaldırımlarına döküp
                                   geleceğini, geçmişini
    aldım omuzuma işte bu teşhir işini....
    Bir düşün oğlum,
    bir düşün ve inkâr etme ki;
    Keteon matbaasında ut çalıp
    ayak şarkıcılarına beste talim eylemek,
    ve o biçare Larus'un ırzına geçip
    zatını âlim eylemek,
    sana pek
    zor geldi ki, demek;
    aranızda dolaşır görünce
    benim "Orhan Selim" adlı dilsiz
                           ve kolu bağlı gölgemi,
    hemen azıya alıp gemi
    Faşisto-demokrato-liberal
                                bir jurnal
                                         yazıp
    delikanlıyı yere çalmak
    ve bir miktarı minasip elden almak
                                            istedin!..
    Elden alıp almamana
                        karışmam ama,
    biz,
    gölgemizi bile çiğnetmeyiz adama!
     
    Bir düşün oğlum,
    bir düşün, ey, göbekli patron veletlerinin
    "Doğru yol" göstericisi,
    bir düşün ey yetimi Safa,
    bir düşün ve hatırla ki, son defa :
    O, takma aslan yeleli Namık Kemal üstadın senin;
    abanoz ellerinden
                     zenci kölesinin
    som altın taslarla şarap içerek
    ve "didarı hürriyet"in dizinde
                            kendi kendinden geçerek :
    "Yüksel ki yerin
                bu yer değildir,
    Dünyaya geliş
                hüner değildir!" demiş...
    Sen de yükseldin uyup
                              onun sesine
    "La dam o kamelya"nın fesli figüranlığından
    Ahmet Haşimin "Degüstasyon"daki iskemlesine..
     
    Bir düşün oğlum!
    Bir düşün ve mezarların hududunu aşma!
    Kendine güven üstat
                        babana değil,
    bir ölüyü koluna takıp dolaşma!
    Öyle zart zurt eşilmez toprağı gidenlerin!
    Rahat bırak oğlum
                    rahat bırak uyusun
    O muhterem "şehidi hürriyet" bey pederin!
    Hem böyle daha iyi.
    Çünkü bak ortada
    ne yeni bir İngiliz-Boer
                            harbi var,
    ne de tebrik isteyen bir İngiliz elçiliği...
    Ölüleri rahat bırak oğlum.
    Rahat bırak uyusun benim de gidenlerim!
    Sen de bilirsin ki ben
                          ne dedemden
                                    miras bekledim,
    ne babamdan şeref, şan!
    Hasep, nesep, kan, soy sop işinde yoğum.
    Çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum
                                 ne de tecrübelik bir tavşan.
    Ben sadece ölen babamdan ileri,
    doğacak çocuğumdan geriyim,
    ve bir kavganın adsız neferiyim..
     
    Ey ihtisas mahkemeleri kaçağı
    ve Despinis Kokonun aftosu,
    ey marka malı kör
                     provokatör,
    ve ey zavallı yetim...
    Yoktur şimşiri kahrını inkâra niyyetim...
    Kokla, çek ve iç,
    üzülme hiç...
    Billahi cihan bilir ki, sen
    kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
    Kokla, çek ve iç
    üzülme hiç.
    Yalnız, ara sıra
    bakıp aynalara
    bir deve derisinden beli değnekli Hacivat düşün.
    Bir düşün oğlum :
    müdahin, çelebi hazreti Hacivatın
    giyerek harp ilahı göbekli Marsın üniformasını
    kahramanane bir dalkavuklukla hesap sormasını.
     
    Bir düşün oğlum,
    bir düşün ey sayın provokatör...
    Her dövüşen sersemdir senin için
    her anlayıp inanan kör.
    Ve sen ki, bir fikre bağlanışın
                                  azılı düşmanısın;
    anlat bana nasıl oldu da şu,
    anlat bana nasıl oldu da sen,
    yanarak boynu müsellesli bir mason imanıyla
    boyamak istedin Süleymanın çift sütununu
    o biçare "hürriyeti efkâr"ın kanıyla?
    Hem ne derin bir inanışmış ki, bu,
    ne müthiş bir ateşle yanışmış ki, bu,
    göze aldırmış sana
    fenafil-maşrıkı âzam olmayı,
    mason localarına üç defa bavurup
    mason localarından üç defa kovulmayı.
     
    Bir düşün oğlum,
    bir düşün ve inkâr etme ki;
    gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin.
    Sen her gece
    el ayak çekilince
    "Nuvel Literer"in
    bir arşınlık duvarından aşarak
    ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
                                        yapraklarında onun,
    apartırsın satırlarını birer birer
                                    Cingözle beraber.
     
    Fakat her duvar
    bir karış değildir.
    Her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
    ve her fikrin açılmaz kapıları
    maymuncuğuyla Cingözün..
    Okuman lazım evlat.
    Evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
                                               bırakıp
                                                 okuman....
     
    Bir düşün oğlum,
    bir düşün ey yetimi Safa,
    bir düşün ve benden öğren ki son defa :
    FİKİR dediğin
                  şeyin
    Karabet ustanın uduna benzemez suratı.
    O, ne şapırtılarla çiğnenen bir sakız,
    ne "Vatan-Silistre"de Abdullah çavuşun tiradı,
    ne de "Bir Akşamdı"da müteverrim bir bayan ilacıdır.
    O, şahlanmış bir savaş kılıcıdır.
    Bu ata atlıyacak yürek
    ve bu kabzaya bilek
                          gerek....

    Peyami Safa 9 Eylül 1935 tarihli "Hafta"daki yazısının altına eklediği notta bu şiirde yergi konusu yapılan yönleriyle övündüğünü belirtti :
    "Nâzım Hikmet'in fikir taraflarında apışınca söyleyecek bir şey bulamayarak işi destan yazmaya döktüğünü ve hakkımda bir manzume çırpıştırarak dükkân dükkân dolaşıp okuduğunu evvelce bildirmiştim. Bu manzumesini bir mecmuada gördüm. Alık oğlan, benim sayısız kusurlarım dururken iftihar ettiğim tek tük birkaç faziletimi hicvetmeye yeltenmiş. (...)
    "Sözü Cingöz Recai'ye bırakacağım. Gelecek sayılarımızın birinde onun bu Nâzım Hikmet denilen meslektaşına cevabını okuyacaksınız. İşi fikir ve ideoloji tarafından kaçırıp, vesikasız imalarla dolu adi bir soytarılığa götüren bu zıpıra artık Server Bedi'nin kahramanı şak şak vuracaktır."

    Peyami Safa'nın "Cingöz Recai müstensihi [kopyalayanı] Server Bedi" diye imzaladığı karşı yergi, "Cingöz Recai'den Nâzım Hikmet'e" başlığıyla, "Hafta"nın 23 Eylül 1935 tarihli sayısında yayımlandı. Sunu yazısının sonunda şöyle deniyordu :
    "Münakaşayı (...) çirkin bir alay zeminine döken Nâzım Hikmet, artık ciddi bir muhatap olmaktan böylece istifa edince, Peyami Safa ona kendi tarzında manzum konuşmanın ne basit bir yazı oyunu olduğunu ispat için karaladığı şu cevabı, Server Bedi'nin meşhur kahramanı Cingöz Recai imzasiyle bugün 5. sayfamızda neşrediyoruz."

    Nâzım Hikmet'in tarzını "basit bir yazı oyunu" sanıp ona bu yolla seslenmek isteyen herkes gibi, Peyami Safa'nın da tam bir başarısızlığa uğradığı görüldü. Başka anlayışlarda kendilerini kabul ettirmiş şairlerin bile, denediklerinde tatsız taklitler durumuna düştükleri, gizine varılması hiç de ilk bakışta sanıldığı kadar kolay olmayan bir tarz söz konusuydu.
    "Cingöz Recai'den Nâzım Hikmet'e" başlıklı oldukça uzun yerginin ilk satırlarıyla son satırlarını okuyalım :

    Gel bakayım,
    lüle lüle, kıvrım kıvrım, samur saçlı,
    pamuk tenli, al yanaklı sarı papam,
    gel bakayım anam babam,
    gel bakayım yetimlikle maytap eden paşa zadem,
    güzel âdem!
                                ***
    Bre toprak altında yatan
    büyük Türk ölülerine çatan
    bre tümen tümen kıtır bom
    bre tümen tümen palavra
    bre işçiye yalan
    ölüye iftira atan
    sağı sola katan
    bre kaltaban
    bre Türk düşmanı, bre vatan
    haini şarlatan!
    Sen artık buralarda
    kolay dikiş tutturamazsın
    sahte komintern taktikalı
    dolmalarını yutturamazsın.
    Çekil!
    Bugün yaptığın gibi
    Metr-Goldvin-Mayer şirketinin
    İstanbul kolunun başına dikil.
    Yüzünden maskeni, başından kasketi at
    sermayenin altına yat!
    Yerini şimdi buldun işte :
    Hak berekât versin, asilzadem,



    ^ Yukarı | Devam >