|

|
EL İŞLERİ
Nâzım, Piraye’ye yazdığı bir
şiirinde şöyle der :
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Uzakta kaldığı sevdiklerine, onları
düşünerek el işleri yapmak, salt şiirsel bir söz değil,
gerçek bir olaydı Nâzım için.
Piraye’ye gönderdiği kendi elinden çıkma
armağanlar pek çoktu.
Ben onun dokuduğu kumaştan annemin diktiği
beyaz bir pantolonu birkaç yaz giymiştim.
Suzan için ceviz ağacından oyduğu
pudralığın ise, üstüne bir atlı deseni çizdiği
aynasını da kendi dökmüştü.
Cezaevlerinde bir yolunu bulup işliklere sokulur,
ustalarla dostluk kurar, önce onlara çırak olup işi kavrar,
geleneklerini, olanaklarını öğrenir, sonra yenilikler
düşünmeye, öneriler getirmeye başlardı.
Oymalarında çeşitli ağaçlar kullanıyor,
ama sanırım en çok ceviz ağacını seviyordu.
Bir gün, bakıyordunuz, kıl testere kullanarak bir
tepsi yapmış, bir gün, bakıyordunuz, bir yontucu gibi keskilerle
çalışarak bir kutu ya da bir yüzük oymuş.
|