• COŞKULU BİR SENFONİ; MEMLEKET GİBİ...

    Mehmet Eryılmaz'ın yönettiği "Nâzım Hikmet Şarkıları" belgeseli, yanında hazırlanan bir kitapla birlikte piyasada

    Sanat, sadeliğin sarsıcı sonuçlar yaratabilmesidir. Alçak gönüllülüğün coşkuyla ve görkeme akması, yalınlığın göz kamaştırması, imgenin sahicilikle buluşabilmesidir sanat. Tıpkı Nâzım'ın şiirleri gibi… Nâzım'ın dizelerinden yapılan şarkılar gibi… Ve kendi adıma son günlerde seyredip dinlediğim en heyecan verici yapıt olan, karşı konulmaz tatlı bir ürperti yayan "Nâzım Hikmet Şarkıları" belgeseli gibi.

    Büyük şairimizin 100. Doğum yıldönümü, 2002'nin 'Uluslararası Nâzım Hikmet Yılı' kabul edilmesi, yurttaşlığının iadesi için gösterilen çabalar arasında, yönetmen Mehmet Eryılmaz'ın Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı için hazırladığı yaklaşık 75 dakikalık belgesel film "Rüzgara karşı yürüyen adama", neden "Bir şarkısın sen" dendiğini çok iyi anlatıyor. Kalplerimizin kâh Anadolu, kâh en uzak yıldızla birlikte çarpmasını sağlayan bir çalışmaya imza atmış Eryılmaz. Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle proje yapımcılığını Hasan Özgen'in yürüttüğü "Nâzım Şarkıları", binlerce belgenin taranması ve tanıklıklara başvurulmasıyla, orijinal dokümanter görüntüler, ropörtajlar, mektuplar, şarkılar, şiirler eşliğinde usul usul, gürül gürül akıyor gözlerimizin önünden ve 'gönül tellerimizi titreten' seslerle kulaklarımızı okşuyor.

    "Kuvay-ı Milliye Destanı Kadınlarımız"ı Ruhi Su'dan dinlemek, Ruhi Su'nun saz çalıp Nâzım'ın şiir okuduğu geceyi hayal etmek ve düşünmek… Çok genç yaşta aramızdan ayrılan, mimarlık eğitiminin yanında konservatuarı da bitiren ve tam beş yıl, her gün Ruhi Su'dan ders alan Sümeyra'nın o benzersiz yorumuyla, ABD'nin nrükleer denemesi sırasında ölen 'Japon balıkçısı' için ağlamak… Münir Nurettin Selçuk'un 1933'de Mes'ud Cemil bestesiyle okumuş olduğu "Kanatları Gümüş"e, İnci Çayırlı'nın insanı allak bullak eden yorum gücüyle kulak vermek… Timur Selçuk'un, Nâzım'ın şiirlerindeki 'mimari' üzerine söylediklerinden öğrenmek, zenginleşmek, 'güneşin sofrasında, dostların arasında bulunmak… Esin Afşar ve Tarık Öcal'la birlikte "Tahir ile Zühre" olmak, 'yürekte, yürekte yani…' diyebilmek… Zülfü Livaneli'yle "Karlı Kayın Ormanı"nın derinliğine, sıcaklığına dalmak, 'girip yerden selamlamak, hane içindekileri'… Cem Karaca'yla o büyük hasrete kapılmak, çınarlı, kubbeli, mavi limanı bir iç sızısı olarak hissetmek, "Beni bekleme kaptan" diye fısıldamak… Nadir Göktürk'le, Emin İgüs'le ve "Seni Düşünmek"le ruhumuzu arındırmak…

    Belgeselin girişinde, İstanbul Üniversitesi'nin önünde genç bir kıza mikrofon uzatılmış ve Nâzım denilince aklına ne geldiği sorulmuş. Sadece 'Nâzım Hikmet…Memleket… İlk aklıma gelen bu' diyerek her şeyi özetliyor genç kız. İşte bu 'memleketi', memleket şairinini, memleket sevgisini anlatıyor elimizdeki Video CD-kitap. Hem de Sıdıka Su'nun çivi gibi çakılan şu sözleriyle: "Nâzım Hikmet'i Bursa Hapishanesi'nde ziyarete gittiğimizde söylediklerini hiç unutmam; Memleketinizi sevin, demişti, ama bütün pisliği ile sevin. Güzellikleri herkes sever. Siz memleketi her şeyiyle birlikte sevin. Yumurtadan çıkıp kabuğunuzu beğenmemezlik etmeyin".

    1984'den bu yana kamera arkasında duran, deneysel drama ve belgeseller üzerine yoğunlaşıp, 'Bedr Sinemada Bir Dolunay/ Tuncel Kurtiz Belgeseli'nden 'Türkiye'nin Dağlarına, 'Köçekceler'den 'Ecel Atı'na, 'Sessiz'den Türk Musikisi'nin Alaaddin Yavaşça, Selahattin İçli, Bekir Sıtkı Sezgin, Kani Karaca, Necdet Yaşar gibi üstadlarının belgesel portrelerine kadar pek çok saygın çalışmaya imza atan yönetmen Mehmet Eryılmaz ve tüm yapım ekibi, karınca gibi, büyük bir aşkla çalışmışlar. Ortaya konan şeye bir 'senfoni' demek mümkün. Özgürlük ve gerçek aşkıyla görülüp dinlenecek bir senfoni.

    Memleket gibi…

    Belgeselin sonunda, Timur Selçuk ve 'yerinde duramayan' piyanosundan Nâzım Hikmet 'in seslenişini duyuyoruz: 'Hoşçakalın dostlarım, hoşçakalın. Görüşürüz… Beraber güneşe güler, beraber dövüşürüz.'


    Tunca ARSLAN
    Radikal,4 Şubat 2001